четверг, 2 декабря 2010 г.

Osmanlı Tarihi'ni Araştırmak

Osmanlı İmparatorluğu Tarihi'ni araştırmaya ilkokul yıllarımda başlamıştım!
önce, Osmanlı Devleti'nin kuruluş yılları, "yükselme dönemi", özellikle de "yıkılış dönemi" ile ilgili kitaplar okuyordum ya da notlar okuyordum, ortaokul yıllarımda Osmanlı Tarihi ile ilgili bilgilerim iyice çoğalmıştı.
Tarihçi Şevket Süreyyâ Aydemir'in "Tek Adam"ını ilkokul yıllarımda okumuştum, iki cilt'te, Atatürk'ün yaşadığı koşulları, Birinci Dünya Savaşı sırasındaki koşulları, sonra da Kurtuluş Savaşı'nın lideri olarak Atatürk'ü anlatmaktaydı, Şevket Süreyyâ Aydemir. Osmanlı Devleti'nin "yıkılış dönemi"nin çeşitli anlatımları vardı, "Tek Adam"da. Tarihçi Enver Ziya Karal'ın yazdığı kitapları da ilkokul yıllarımda incelemiştim, yine, Osmanlı Devleti'nin "yıkılış dönemi"nin açıklamaları vardı kitaplarında. Atatürk'ün 1927'de yazdığı "Nutuk"u da, iki cilt olarak, ilkokul yıllarımda okumuştum ki, "Nutuk" da Osmanlı Tarihi'ne yönelik Atatürk'ün notlarını içermekteydi.
Osmanlı Tarihçiliği diye bir bilim alanı olduğunu öğrenmiştim çocukken.
Tarihçi Doğan Avcıoğlu'nun "Türkiye'nin Düzeni" kitabını ortaokul yıllarımda okumuştum. Doğan Avcıoğlu, kitapta, Osmanlı Devleti'nin yaşadığı Tanzimat Dönemi'ni anlatmaktaydı, 19. Yüzyıl'daki "yenilik hareketleri", 1876'daki 1. Meşrûtiyet, ilk Anayasa'nın kabûlü, ilk Meclis-i Mebûsan, Mithat Paşa'nın lideri olduğu "meşrûtiyetçi akım"ın yaşadıkları!
daha önce de, 1839'da, Mustafa Reşit Paşa'nın liderlik yaptığı Gülhâne Hattî Hûmayûnu, Tanzimat'ın ilk yılları.
bu sırada, Avrupa, "kolonici"liğe devâm ediyordu, Avrupalı "koloniciler"in amaçlarından biri, Osmanlı Devleti'nin topraklarını "koloni"leştirmek idi.
"kolonicilik tarihi"ne de meraklanmıştım!
aynı yıllarda, televizyonda, tarih filmleri gösterilmekteydi, çoğunu izlemiştim, çocuklukta "muhâyyile"nin ne kadar "fonsiyonel" olduğu bilinir, ben de, tarih filmleri ile tarih hakkındaki "muhâyyile"mi güçlendirmekteydim.
Osmanlı Tarihçiliği'ne bir öğrenci hassasiyeti ile bir mesâi yapmıştım, kitaplar okuyordum, gazetelerdeki tarih makalelerini okuyordum, radyolarda, televizyonda tarih konuşmaları olduğunda kaçırmıyordum, izliyordum.
Osmanlı Tarihi'ni daha da ciddî bir biçimde araştırmaya lise yıllarımda devâm ettim!
artık, Atatürk'ün kurduğu Türk Tarih Kurumu'nun yayınladığı eserleri okumaktaydım, Profesör Fuat Köprülü'nün, Profesör İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın, Profesör Ömer Lütfi Barkan'ın, Profesör Uluğ İğdemir'in, Tarihçi Mustafa Akdağ'ın, öteki Osmanlı Tarihçileri'nin eserlerini okuyordum, inceliyordum, İstanbul'daki kitabevlerinin müdâvimi idim, sürekli yeni kitapları araştırıyordum, ayrıca, Sahaflar Çarşısı'ndaki eski kitapları araştırıyordum, Osmanlı Tarihçiliği ile ilgili ne varsa meraklanıyordum. ama, Osmanlı Arşivleri'ne girmemiştim, lisede okuduğum için pek istememiştim Osmanlı Arşivleri'ne girmeyi, Osmanlı Türkçesi de daha öğrenmemiştim.
Osmanlı Tarihi, 1250'lerden 1923'e, çok uzun bir süreyi içermekteydi.
beni meraklandıran bazı "dönem"ler ya da "vak'a"lar veyâ "karakterler" olduğunu hatırlıyorum.
meselâ, Osmanlı Beyliği'nin kuruluş yılları! Ertuğrul Gazi'nin, Osman Gazi'nin Osmanlı Beyliği'ne liderlik yaptıkları yıllar.
ya da, Osmanlı Devleti'nin yaşadığı "Fetret Dönemi", Şeyh Bedreddin Ayaklanması, İlhanlı Hükümdar Timur'la Osmanlı Hükümdarı Yıldırım Beyazıt'ın yaptığı "Ankara Savaşı", Çelebi Mehmet, Çelebi Musa, Çelebi İsa arasındaki savaşımlar, ve nihâyet, 1453'de İstanbul'un Fethedilmesi, Fatih Sultan Mehmet Dönemi.
Osmanlı Devleti'nin Osmanlı İmparatorluğu'na dönüşmesi süreci. Çandarlı Halil Paşa'nın Osmanlı Devleti'ne getirdikleri.
sonra, Kanûnî Sultan Süleyman Dönemi, Mimar Sinan'ın, Barbaros Hayrettin Paşa'nın, Osmanlı topraklarındaki reformları, yenilikleri, imâr hareketleri, eserleri!
meraklandığım bir "dönem" de, "Lale Devri" idi, 1718 ile 1730 arasındaki "Lale Devri", Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın liderliğinde reformlar, yenilikler.
elbette, bu "dönem"ler, "vak'a"lar, "karakterler", neredeyse sonsuz anlatımlara, anlamlara sahip idi, Osmanlı Arşivleri'ne hiç girmeden yaptığım araştırmalarda birtakım sonuçlara veyâ düşüncelere de varmaktaydım. ama, "önyargı" biriktirdiğimi sanmıyorum. Osmanlı Toplumu'nun Yapısı ile ilgili tartışmaları okurken de, "önyargılı" değildim, Osmanlı Ekonomisi, Osmanlı Mülkiyet İlişkileri, Osmanlı Üretim Yapısı, Osmanlı Siyasî Yapısı gibi tarih alanlarında yaptığım araştırmalarda, bir "önyargı" veyâ bir "saplantı" yaşamamıştım. 
yıllar sonra, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'ne kayıt yaptırdığımda, artık mesleğim Tarihçilik idi, 19 yaşımdaydım, Osmanlı Tarihi de, okuldaki ilk araştırma alanlarımdan biriydi.
Osmanlı Tarihi alanında, bana dersler, konferanslar vermiş bir çok Profesör vardır!
Profesör Zafer Toprak, Profesör Edhem Eldem, Profesör Stefanos Yerasimos, Profesör Mete Tunçay, Profesör Şevket Pamuk, Profesör Kemal Karpat, Profesör Halil Berktay, Professor Selim Deringil, Profesör Sureyya Faroqui, Profesör Selçuk Esenbel, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'ndeki öğrencilik yıllarımda bana dersler, konferanslar vermiş Profesörler'den bazılarıdır. daha sonra da, Profesör Machiel Kiel'in konferanslarını Kırgızistan'ın Frunze kentinde izlemiştim.
üniversite dışındaki Osmanlı Tarihi araştırmalarını veyâ tartışmalarını izliyordum, öğrenciliğim sırasında.
Tarihçi İsmail Cem, Tarihçi Muzaffer İlhan Erdost, Tarihçi Burhan Kocadağ, Tarihçi Profesör Irene Melikoff, Tarihçi Profesör İlber Ortaylı, Tarihçi Profesör Sina Akşin, Tarihçi Profesör Feroz Ahmad, Tarihçi Profesör Bernard Lewis, üniversite dışında, eserlerini incelediğim tarihçilerimiz arasında yer almışlardı.
Osmanlı Tarihi ile ilgili katıldığım ilginç bir toplantı, yıllar sonra, 1999'da, 29 Ocak'ta, ATV Televizyon Kanalı'nda, Ali Kırca'nın hazırladığı "Siyaset Meydanı"ndaki "Osmanlı'nın 700. Yılı" toplantısı idi, yedi saat kadar sürmüştü toplantı, yirmi kadar Tarihçi katılmıştı toplantıya, ben de toplantıda bir konuşma yapmıştım, program, Osmanlı Tarihi araştırmalarının nasıl bir durumda olduğunu iyi anlatmıştı.
Osmanlı Tarihi araştırmalarım, 1999 17 Ağustos Depremi sonrası farklı boyutlar kazanmıştı, Osmanlı Bilim Tarihi'ne, Osmanlı Tarihi'ndeki Depremler'e meraklanmıştım. 
2003 ile 2008 arasında, Osmanlı Tarihi ile ilgili bir çok notlar, denemeler yazmıştım!
bunların bazılarını yayınlamıştım, bir akademik not anlamında değil de, Osmanlı Tarihi hakkında serbest bir düşünce çabası olarak yayınladığım notlardı.
2008'de, Kırgızistan'a, Frunze'ye gittiğimde, Osmanlı Tarihçileri ile konferanslar izledim, Hollanda İstanbul Tarih Enstitüsü Müdürü Profesör Machiel Kiel'in konferanslarını izledim meselâ! binlerce sayfa kitap okumuştum Frunze'de, bazıları Osmanlı Tarihi hakkında idi.
Osmanlı Türkçesi de öğrenmiştim Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde okurken!
Osmanlı Arşivleri'ne hâlâ girmedim ama, bunun bir nedeni, Osmanlı Arşivleri'ne girmek için Doktora aşamasına gelmem gerektiğini hissetmem idi, mantıklı bir neden.
Osmanlı Tarihi araştırmak, bir Tarihçi'nin ilk ödevlerinden biriydi, biridir. 
SİNAN ÖNER


понедельник, 5 июля 2010 г.

Amerikan Tarihi Okumak

Amerikan Tarihi okumaya çocukluk yıllarımda başlamıştım!
neden?
çok basit gibi görünen nedenleri vardır, ama, gerçekte basit nedenler değildi.
NATO üyesi bir devlet'in yurttaşıydım, ben çocukken,  ABD, Türkiye'ye silâh ambargosu uyguluyor idi, Kıbrıs Sorunu ile Haşhaş Sorunu nedeni ile, Başbakan Ecevit idi.
silâh ambargosu'na meraklanmıştım, Tarsus Garnizon Komutanlığı'nın bahçesinde oyunlar oynarken. On yıl oturduk, Tarsus Garnizonu'nda. on yıl, 1976 ile 1986 arasında geçmişti, Amerikan Koleji de az ötede idi, büyükbabalarım Amerikan Koleji'nde ya okumuşlar ya da Amerikan Koleji'ne yardım etmişlerdi, tıpkı, 42 Kilometre ötedeki Adana İncirlik Üssü'nde çalıştıkları gibi.
Amerikan Tarihi'ne meraklanmamın bir nedeni de, ailemin CHP Hükümeti'ni, Ecevit'i desteklemesi idi, ailem Demokrat bir aile idi, büyükbabalarım İsmet İnönü'ye saygı duymalarına rağmen Demokrat Parti'yi de desteklemişler, Türkiye'de, Atatürkçü, demokrat, lâik bir rejim'in gerçekleşmesi yönünde siyaset yapmışlardı.
Amerikan Tarihi'ne meraklanmamın bir nedeni, TRT Televizyonu idi, Amerikan Sineması'ndan filmler, her hafta TRT'de gösterilmekteydi, on yıl'da, her hafta beş film izlediysem, yüzlerce film izlemiştim, çoğu da Amerikan Sineması'ndan filmlerdi, eski Hollywood filmleri!
Amerikan Bağımsızlık Savaşı, Kuzey-Güney Savaşı, Köleciliğe Karşı Savaş, Irkçılığa Karşı Savaşlar, Amerikan Politik Sineması'ndan bir çok film'de ele alınan konular olduğu için, Amerikan Tarihi ile ilgili çok farklı bilgiler edinmiştim.
Amerikan Tarihi'ne meraklanmamın bir nedeni de, ailem'in Amerikan yazarlarına sevgisi, bağlılığı idi. Babam Romancı Askeri Öner, ben çocukken, Jack London'un, Ernest Hemingway'in kitaplarını kitaplığımızda korumaktaydı, Amerikalı yazarların kitapları hakkında çok sohbet etmiştik evde! Annem Resim Öğretmeni Selma Homurlu da, Amerikalı yazarları okumayı seviyordu, Amerikan aktrislerine meraklıydı, Ava Gardner, Marilyn Monroe, Jane Fonda, Katherine Hepburn, Doris Day, çok sevdiğimiz, filmlerini sürekli izlediğimiz aktrislerdi!
Amerikan Tarihi, on yıl, hiç uzaklaşmadı benden.
basın'ı, radyoları izliyordum, Moskova Radyosu, BBC Türkçe Servisi, Almanya'nın Sesi Radyosu, Sofya Radyosu, Tahran Radyosu, Şam Radyosu, Kıbrıs Radyoları, Atina Radyosu, Bükreş Radyosu, Tiran Radyosu, Belgrad Radyosu, TKP'nin Sesi Radyosu, TRT Radyoları, Amerika'nın Sesi Radyosu, sürekli dinlediğim radyolardı.
Amerikan Tarihi'nin farklı dönemlerini inceliyordum, okuyordum.
çocukluk zevklerimden biri de, çizgi roman okumaktı.
Teksas, Tommiks, Tenten, Conan, Zagor, okuduğum çizgi roman kitaplarından bazıları idi, Amerikan Tarihi'nin çizgi romanlaştırılması, Türkçe'ye çevrilmesi ilginç bir deneyim idi.
Amerikan Tarihi okumaya devâm etmemde, 12 Eylül 1980 Darbesi'nin de bir etkisi vardı, Amerikalı yöneticiler, Türkiye'deki darbe'yi desteklemişlerdi, ya da onaylamışlardı ilk anda. 12 Eylül 1980 öncesi terör her yere yayılmıştı, dünya da iyi değildi, diktâ rejimleri ya da terör tüm dünya'ya yayılmıştı.
bir süre sonra, Amerikan Tarihi kadar dünya'nın öteki ülkelerinin tarihlerini okumaya yönelmiştim.
ama, İngilizce'yi çok iyi öğrendim!
İngilizce öğretmenlerim iyi öğretmenlerdi, notlarım da hep tam not olmuştur.
1990'da, Robert Koleji'nin devâmı sayılan Boğaziçi Üniversitesi'ne, Tarih Bölümü'ne kayıt yaptırmıştım, sınav'da elli kişilik kontenjan'a girmiştim, iyi bir sonuç idi.
1990, Amerikan Tarihi açısından ilginç bir tarih idi, Körfez Savaşı başlamıştı.
Amerikan Tarihi, İkinci Dünya Savaşı sonrası, bir "işgâlcilik tarihi" idi, "militarist bir siyaset", Amerikan yöneticilerinin seçtiği siyaset idi, Kore'de, Vietnam'da, Latin Amerika'da, Granada'da, Irak'ta "işgâlci", "militarist" Amerikan politikaları geçerliydi.
1990 ile 1992 arasında İngilizce derslerime ağırlık verirken, İngilizce kitaplar okuyordum, Boğaziçi Üniversitesi Kütüphânesi'nden ödünç aldığım İngilizce kitaplar az değildi.
Amerikan Tarihi okumak, daha sonra da mesleğimin getirdiği zorunlu bir "iş" olmuştur. Tarih Vakfı'nda, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı'nda, Z-1 Sinema Atölyesi'nde, Anadolu Aydınlanma Vakfı'nda, Ayna Yayınevi'nde, daha sonra Genelkurmay Başkanlığı'nda çalıştığım yıllarda, Amerikan Tarihi okumak, Amerikan Tarihi ile ilgili tartışmalar yapmak ya da konferanslar izlemek, sempozyumları izlemek, dersler dinlemek, başlıca ödevlerim arasında idi!
2008'de, Kırgızistan'a giderken, Amerikan Tarihi yine gündemde idi, Kırgızistan'daki Amerikan Üsleri bir sorun idi, Irak'ta Amerikalıların işgâli sürmekteydi, Afganistan'da Amerikan Birlikleri vardı, Kırgızistan'da kaldığım aylarda, sürekli okumuştum, Amerikan Tarihi'nin Asya'yı ilgilendiren yönlerine meraklanmam doğaldı, ama, Rusça kaynakları incelemeden Türkiye'ye gelmek zorunda kalınca, Amerikan Tarihi okumalarımı da bir süre ertelemiş oldum.
Amerikan Tarihi ile ilgili öyle çok sinema filmi izledim ki, okuduklarım sanki çok değilmiş gibi geliyor! halbûki, Amerikalı romancıları, öykücüleri, Şâirleri, denemecileri çok okumuştum. Amerikalı Tarihçilerin yazdıklarına hep meraklanmış bir Tarihçi'yim.
SİNAN ÖNER

понедельник, 21 июня 2010 г.

Sinema Tarihi Okumak

19. Yüzyıl sonlarında, Fransız Lumiére Kardeşler tarafından icât edilen Sinema, daha sonra, hızla geliştirildi, 20. Yüzyıl başlarında, Amerika Birleşik Devletleri'nde, Sovyetler Birliği'nde, Fransa'da, İtalya'da, bir süre sonra da, Türkiye'de, Hindistan'da, Çin'de, Japonya'da, Almanya'da yayıldı.
Sinema Tarihi okumak, geniş bir açıdan, 19. Yüzyıl sonlarından itibâren dünya'da yaşanmış sosyal, siyasî, kültürel, sanatsal tarih'i okumak anlamına gelir.
ben, Sinema Tarihi okumaya, sanırım, 1980'de başlamıştım!
TRT Televizyonu, Türkiye'de tek kanal idi, hafta'da beş kadar Sinema Filmi, TRT'de gösterilmekteydi, dizilerin dışında.
Sinema salonları da, Türkiye'nin tüm illerine, ilçelerine yayılmıştı.
sinema salonlarında, Türkiye'de hazırlanmış filmler gibi, başka ülkelerde hazırlanmış filmler de gösterilmekteydi.
Lumiére Kardeşler'i, Charles Chaplin'i, Douglas Fairbanks'i, Sergei Eisenstein'ı, Muhsin Ertuğrul'u, Fritz Lang'ı çocuk yaşlarımda izlemiştim, Sinema Tarihi'nin ilk dönemlerini iyice anlamıştım, "sessiz sinema" yıllarını.
Sinema'da, ses, renk, ışık, yeni çekim teknikleri, ancak İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaygınlaşmıştı.
her ülke, Sinema Tarihi açısından ilginç özellikler taşımaktaydı.
ben, bir kavramlaştırma yapma aşamasından önce, çok film izledim.
Amerikan Sineması, Sovyet Sineması, Fransız Sineması, İtalyan Sineması, Alman Sineması, İngiliz Sineması, İspanyol Sineması, Türkiye Sineması, Sinema Sanatı açısından ayrı ayrı incelediğim ülke sinemaları idi.
Charles Chaplin, Sergei Eisenstein, Jean Renoir, Pietro Germi, Fritz Lang, Alfred Hitchock, Luis Bunuel, Muhsin Ertuğrul, Sinema Tarihi açısından filmlerini izlediğim sinema yönetmenleri idi.
Sinema Tarihi okumaya, filmleri izlerken başlamıştım, bunda, Yazar Tarihçi Atillâ Dorsay'ın, Sinemacı Mahmut Tâli Öngören'in, Yazar Onat Kutlar'ın çabaları vardır, çocukluk yıllarımda bu yazarları okumuştum, hep de okudum!
Sinema Tarihi açısından, Türkiye Sineması da ilginç bir sinema alanı idi.
Muhsin Ertuğrul, Atatürk'ün desteği ile sinema yapmaya başlamıştı, uzun bir süre, Türkiye'nin tek sinema yönetmenliğini yapmıştı. Ömer Lütfi Akad, Atıf Yılmaz Batıbeki, İlhan Arakon, Metin Erksan, Halit Refiğ, Yılmaz Duru, Süreyya Duru, Osman Fahri Seden, Yılmaz Güney, Hulki Saner, sonra geldiler!
çoğunun filmlerini izlemiştim. Ömer Lütfi Akad, Atıf Yılmaz Batıbeki, Halit Refiğ, Hulki Saner, bana dersler, konferanslar vermişlerdi.
daha sonraki yönetmenler ile uzun bir süre çalıştık!
Ömer Kavur'un, Ziya Öztan'ın, Yavuz Özkan'ın derslerini, konferanslarını izledim.
senaristleri, görüntü yönetmenlerini, dekorcuları, aktörleri, aktrisleri izledim, eserlerini inceledim.
bir çok açıdan, Türkiye Sineması Uzmanı olduğumu kabûl ederim.
ayrıca, Sinema Tarihi'nin, Türkiye Sineması'nın içinde yaşadığı büyük bir tarih olarak, okuyucusu, izleyicisi oldum.
aktörler, aktrisler, Sinema Tarihi'nde, yönetmenler ile anılırlar.
bir Tarihçi olarak, Sinema Tarihi'nde yer almış bir çok aktör'ü, aktris'i inceledim, izledim.
Charles Chaplin, Mary Pickford, Douglas Fairbanks, Muhsin Ertuğrul, John Wayne, Montgomery Clift, Lawrence Olivier, Errol Flynn, Karl Malden, Marlon Brando, Orson Welles, Edward G. Robinson, Ahmet Tarık Tekçe, Müşfik Kenter, Yılmaz Güney, Zeki Müren, Türkân Şoray, Marilyn Monroe, Vivien Leigh, Clark Gable, Humphrey Bogart, Alain Delon, Jean Paul Belmondo, Marcello Mastroanni, Sophia Loren, Catherine Deneuve, Jeanne Moreau, James Dean, Natalie Wood, Robert Wagner, Nastassia Kinsky, Klaus Kinsky, Burt Lancester, Dustin Hoffman, Robert Redford, Meryl Streep, Robert De Niro, Al Pacino, Jane Fonda, Henry Fonda, Katherine Hepburn, Audrey Hepburn, Jerry Lewis, Steve Mcqueen, Paul Newman, Liv Ullman, Michael Douglas, Kirk Douglas, izlediğim, oyunculuk deneyimlerini ayrıntıları ile gözlemlediğim aktörler, aktrisler arasında yer alırlar.
Sinema Tarihi'nde, bir Tarihçi açısında çok farklı konular, çok farklı keşif alanları vardır!
ses, renk, ışık, kostüm, dekor, kamera hareketleri, efekt gibi çok farklı sinema unsurlarının Sinema Tarihi'ndeki farklı özelliklerini keşfetmek büyük bir iş!
Sinema Tarihi okurken, kavramlaştırmalar yaparken, filmleri izlemek gerekir, filmleri izlerken de, okumak, biyografileri, sinema denemelerini, eleştirileri, sinemacıların notlarını okumak gerekir.
ben, bu açıdan, ödevlerimin hepsini yapamadım ama -Türkiye'de yaşadığım için!-, bir çok açıdan da ödevlerimin çoğunu yaptım.
SİNAN ÖNER

среда, 16 июня 2010 г.

Arkeoloji Bilimi Okumak!

Arkeoloji Bilimi, Türkiye'de çok yeni bir bilim alanı. Atatürk'ün yaptığı eğitim atılımları sırasında, Arkeoloji Bilimi ile ilgili eğitim kurumları kurulmuş, üniversitelerde Arkeoloji Bölümleri açılmıştı.
Arkeoloji okumayı hep istemiştim!
çocukluğum, Kayseri, Tarsus gibi arkeolojik açıdan zengin kentlerde geçmişti. Roma Dönemi eserleri gibi tarihsel eserler, arkeolojik metodlar ile açığa çıkarılıyorlardı, bu kentlerde. Tarsus'ta, Gözlükule Höyüğü'ndeki arkeolojik kazıları, önce, Alman Arkeologlar yapmışlardı, kazı kayıtları Almanca'da yayınlanmıştı, Atatürk'ün, sonra da İsmet İnönü'nün destekleri ile. Alman Hükümetleri de, Alman Arkeologların Türkiye'deki arkeolojik kazılarını desteklemektelerdi.
Kayseri'deki arkeolojik araştırmalar da az değildir, özellikle Kapadokya Bölgesi'nde yıllarca arkeolojik çalışmalar yapılmıştı.
Mersin, Antalya, Muğla, Denizli, Çanakkale gibi kentler de, arkeolojik açıdan zengin kentlerdir.
Profesör Halet Çambel, Profesör Ayşe Muhibbe Darga, Profesör Ekrem Akurgal, Profesör Kenan Erim, Profesör Tahsin Özgüç gibi arkeoloji ustalarının yetiştirdiği öğrenciler, bugün hâlâ Anadolu'nun farklı kentlerinde arkeolojik kazılar yapıyorlar, kazı kayıtları yayınlıyorlar, üniversitelerdeki Arkeoloji Bölümleri'nde öğrenci yetiştiriyorlar.
ben de, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde okuduğum sıralarda, Profesör Ian Hodder'in, Profesör Aslı Özyar'ın, Profesör Mehmet Özdoğan'ın arkeolojik çalışmalarını incelemiştim. Profesör Ian Hodder, Çatalhöyük Kazıları'nı yönetmekteydi, yazdığı arkeoloji kitaplarını okumuştum.
Profesör Aslı Özyar, hâlâ, Tarsus Gözlükule Höyüğü Kazıları'nı yönetiyor. Profesör Mehmet Özdoğan da, Ege Bölgesi'nde arkeolojik kazılar yönetmişti.
Arkeoloji, toprak altında kalmış tarihsel kalıntıların, kazılar ile, keşfedilmesi, ayrıştırılması, müzelerde veyâ arkeolojik alanlarda korunması, daha sonra da bu kalıntılardan tarihsel bilgiler üretilmesi amaçlarını güden bir Bilim alanı.
Arkeoloji sayesinde, dünya'da bir çok tarihsel eser keşfedildiği gibi, tarih'e yönelik bir çok soru yanıtlandı, bir çok giz çözüldü. dünya'nın farklı kentlerinde Arkeoloji Müzeleri açıldı, Arkeoloji Müzeleri'nde, tarihöncesi eserler de, tarihsel eserler de sergilenmektedir, Arkeoloji Müzeleri'nin yayınları ile, dünya'da bir çok arkeoloji meraklısı yetişiyor, arkeolojik bilgiler çoğalıyor, arkeolojik metodlar kavranıyor.
Mısır'da, Anadolu'da, Yunanistan'da, Irak'ta, İran'da olduğu gibi, daha ötelerde, Merkezî Asya'da, Çin'de, Kamboçya'da, arkeolojik çalışmalar yapıldı, tarihsel eserler keşfedildi.
Tarih Bilimi ile Arkeoloji Bilimi, birbirini sürekli destekleyici bilimler olarak bugüne geldiler, geleceğe de, bu özellikleri ile kalırlar.
SİNAN ÖNER

понедельник, 10 мая 2010 г.

Fransız İhtilâli Tarihi Okumak

Sadi Borak, Kaynak Yayınları'nda, "Atatürk'ün Yayınlanmamış Eserleri"ni yayınlamıştı, Atatürk'ün "Fransız İhtilâli Konferansı" da, Sadi Borak'ın kitabında yer almıştı. Atatürk'ün, İzmir'de verdiği "Fransız İhtilâli Konferansı", 75 sayfa tutmuş, Atatürk, İzmir'deki dinleyicilerine, Fransız İhtilâli Tarihi'ni ayrıntıları ile, ancak Fransa Tarihi Uzmanı bir Tarihçi'nin anlatacağı gibi anlatmıştı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı olarak.
Atatürk'ün "Fransız İhtilâli Konferansı"nı okurken, Fransız İhtilâli ile ilgili neler okuduğumu, neler bildiğimi sormuştum!
Fransız İhtilâli, 1789'da patlamıştı, İhtilâl, Eski Rejim'i değiştirmiş, Monarşi yıkılmış, Cumhuriyet ilân edilmiş idi. Fransa, İhtilâl ile, Millet Meclisi'nin yönetimi ile yönetilmeye başlanmıştı.
İhtilâl öncesi koşulları anlatan bir çok roman, deneme, tarih kitabı okumuştum.
Fransız İhtilâli ile ilgili okuduklarımdan bazılarını not alayım.
Tarihçi Murat Sarıca'nın "100 Soru'da Fransız İhtilâli Tarihi", Türkçe'de yayınlanmış en iyi tarih kitaplarından biridir, Fransız İhtilâli hakkında.
Profesör Server Tanilli'nin "Fransız Devrimi'nden Portreler"i, "Victor Hugo"su, "Dünya Değiştiren On Yıl"ı, Fransız İhtilâli ile ilgili Türkçe'de yayınlanmış iyi denemelerdir.
Victor Hugo'nun "1793 İhtilâli" de, Fransız İhtilâli'ni anlamak açısından çok yararlı bir tarihsel roman idi, ta lise yıllarımda okumuştum.
Denis Diderot'un, Jean Jacques Rousseau'nun kitapları, Fransız İhtilâli öncesi Fransa'yı anlamak açısından çok yararlı, kıymetli kitaplardır.
Lucien Febvre'in, Marc Bloch'un tarih kitaplarını mutlaka okumak gerekir!
Marc Bloch, iki ciltlik "Feodal Toplum"unda, Fransız İhtilâli öncesi Fransa Tarihi'ni anlatmıştı.
Fransız İhtilâli ile ilgili, Robespierre'i, Danton'u, Saint-Just'u, Marat'ı, Mirebeau'u, Babeuf'u, 16. Louis'i, öteki İhtilâl karakterlerini anlatan denemeler, notlar, kitaplar okumuştum, Türkçe ya da İngilizce.
Fransız İhtilâli Tarihi ile ilgili, Balzac'ın romanları da kıymetli kaynak kitaplardır. Honore de Balzac, romanlarında, Fransa'nın farklı özelliklerini anlatmıştı, Fransız İhtilâli öncesi ve sonrası, Balzac'ın romanlarında vardır.
Victor Hugo'nun "Sefiller"ini, iki büyük cilt olarak, daha ilkokul yıllarımda okumuştum. 1830 İhtilâli öncesi, Fransa'nın Tarihi vardır, "Sefiller"de.
Karl Marx'ın, Friedrich Engels'in, Vladimir Lenin'in, Marxist açıdan Fransız İhtilâli Notları'nı da mutlaka okumak gerekir. Lenin, Sovyet İhtilâli'ne Fransız İhtilâli'nden nelerin kaldığını sormuş, bu konuda notlar yazmıştı. Lenin'e göre, Fransız İhtilâli Tarihi ile, Sovyet İhtilâli, birbirine bağlı idi.
Atatürk de, Lenin gibi düşünmekteydi, Fransız İhtilâli Tarihi ile Türk İhtilâli arasında çeşitli bağlantılar, tarihsel devâmlılıklar ya da benzerlikler vardır.
Fransız İhtilâli Tarihi ile ilgili, elbette, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, pek çok kaynak kitap yayınlandı!
biyografiler, monografiler, tarihsel incelemeler yayınlandı, Fransız İhtilâli Tarihi ile ilgili, ayrıca, resmî belgeleri de mutlaka incelemek gerekir.
Fransız İhtilâli Tarihi, bir uzmanlık alanı olarak çok ilginç bir bilgi alanıdır, ama, aynı zamanda, bir yurttaş açısından, genel bir tarihsel kültür sahibi olmak açısından, bir tarih bilgisi sahibi olmak açısından, mutlaka incelenmesi gereken bir bilgi alanıdır.
SİNAN ÖNER

среда, 28 апреля 2010 г.

Nâzım Hikmet Biyografileri'nde Tarih Okumak

Şâir Nâzım Hikmet Ran'ı anlatan biyografileri okumak, bir dönem tarihçilik faâliyetlerim arasında idi.
Radi Fiş, Kemal Sülker, Vâlâ Nurettin, Orhan Kemal, Memet Fuat, Asım Bezirci, Emin Karaca, Ekber Babayev, Müzehher Vâ-nu, Semiha Berksoy, Şükran Kurdakul, Muzaffer Erdost, Şâir Nâzım Hikmet Ran'ı anlatan biyografik denemeler, kitaplar yazmış, yayınlamışlardı.
ayrıca, Nâzım Hikmet Ran'ı biyografik özellikleri ile inceleyen makaleler, denemeler, notlar yayınlanmıştı.
Nâzım Hikmet Ran ile ilgili yazmış yazarlar arasında, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal Göğceli, Cemal Süreyâ, Vartan İhmalyan, Ataol Behramoğlu, Özdemir İnce, Hilmi Yavuz, Attilâ İlhan, Aziz Nesin vardır.
çoğunun yazdıklarını okumuştum!
Nâzım Hikmet Ran'ın kızkardeşi Merhûm Samiye Yaltırım da konuğumuz olmuş idi bir kez, Moda'da.
Nâzım Hikmet Ran ile çeşitli defâlar bir arada olmuş kişiler ile de bir araya gelmiştik.
Nâzım Hikmet Ran, 1902 ile 1963 yılları arasında yaşamıştı.
Nâzım Hikmet Ran'ın biyografilerini okurken, 1902 ile 1963 yılları arasında yaşanmış tarih'i de okumuş oluruz. Osmanlı Devleti'nin yıkılış yılları, Birinci Dünya Savaşı, Sovyet İhtilâli, Millî Kurtuluş Savaşı yılları, Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı yılları, İkinci Dünya Savaşı, DP Hükümeti yılları, SBKP'de 20. Kongre Dönemi, Türkiye'de 27 Mayıs İhtilâli, 20. Yüzyıl Tarihi'nin bir çok deneyimi, Nâzım Hikmet Ran'ın yaşadığı yıllarda yaşandığı için, Nâzım Hikmet Ran'ın biyografilerini okumak, 20. Yüzyıl Tarihi'ni öğrenmek, anlamak açısından çok değerli bir çaba'dır.
Nâzım Hikmet Ran ile ilgili konferansları, dersleri, sempozyumları da izledim.
Nâzım Hikmet Ran ile ilgili sohbet ettiğim ya da dinlediğim veyâ okuduğum kişiler arasında, TKP'nin son Genel Sekreteri Nabi Yağcı, TBKP Kurucu Genel Başkanı Doktor Nihat Sargın, eski TKP'li Yazar Kerim Korcan, eski TKP'li Yazar Askerî Öner, eski TKP'li Merhûm Sendikacı Ali Kaplan, eski TKP'li Şâir Attilâ İlhan, eski TKP'li Tarihçi Şükran Kurdakul, Merhûm Yazar Aziz Nesin, Yazar Muzaffer Erdost, Yazar Refik Erduran, Opera Sanatçısı Merhûm Semiha Berksoy, Yazar Yaşar Kemal Göğceli, TİP Genel Başkanı Merhûm Mehmet Ali Aybar vardır.
Nâzım Hikmet Ran'ın yazdığı, yayınlanmış şiirleri arasında okumadığım çok az şiiri vardır.
Nâzım Hikmet Ran'ın yazdığı denemelerin, mektupların çoğunu da okumuştum. ama, romanlarını, oyunlarını, daha tam anlamı ile incelemedim.
Türkiye'de bir Nâzım Hikmet Ran Üniversitesi açıldığında, Nâzım Hikmet Ran ile ilgili tüm belgeler, eserler toplanır, büyük bir Nâzım Hikmet Ran Arşivi hazırlanır.
SİNAN ÖNER

понедельник, 19 апреля 2010 г.

İstanbul Sanayi Odası Tarihi

İstanbul Sanayi Odası'nda, 1999'da, 2000'de, iki kez tarih belgeleri sergisi hazırlamıştım, Yurt ve Dünya Galerisi Yayınları Sahibi, İstanbul Sanayi Odası Danışmanı Nevzat Metin'in dâveti ile.
zaten, Türkiye'de Sanayileşme Tarihi, tarihçilik faâliyetlerimde ilk konularımdan biriydi.
İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanlığı'nın da desteği ile, İstanbul Sanayi Odası Kütüphanesi'nde bir süre mesâi yaptım, belgeleri inceledim, fotoğrafları, dergileri, gazeteleri, resmî belgeleri inceledim.
İstanbul Sanayi Odası'nın Tarihi, Türkiye'nin Sanayileşme Tarihi olduğu gibi, siyasî tarihimiz açısından da ilginç bir Tarih idi.
DP'nin desteği ile ilân edilmiş idi, İstanbul Sanayi Odası, ama, CHP de, daha sonra AP de, İstanbul Sanayi Odası'nı desteklediler, faâliyetlerinde yer aldılar, İstanbul'da Sanayileşme'yi teşvik eden siyasî kararlar aldılar.
İstanbul Sanayi Odası'nın 24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları sonrasındaki Tarihi de, ilginç idi, bu dönem'i anlatan belgeleri de inceledim, sergilediğim belgeler arasında, 1980 sonrası İstanbul Sanayi Odası ile ilgili belgeler de vardı.
İstanbul'un sanayi bölgeleri, Türkiye'nin sosyal gerçeklerini, hatta sosyal yapısını değiştirmiş idi.
İstanbul nüfûsu'nun nasıl çoğaldığına yanıtların bir bölümü de, İstanbul Sanayi Odası Tarihi'nde vardır.
İstanbul Sanayi Odası, Sirkeci'deki Vakıf Han'da başlamıştı ilk faâliyetlerine, şimdi, Beyoğlu'nda, Pera'da idi, bürolarının bir bölümü de Odakule'de idi.
İstanbul Sanayi Odası'nın eski yöneticilerinden Değerli Şahap Kocatopçu ile, Değerli Şaban Çavuşoğlu ile sohbetler yaptım, İstanbul Sanayi Odası'nın Tarihi ile ilgili düşüncelerini aldım, sergi hazırlıkları sırasında. İstanbul Sanayi Odası'ndaki Tarih Belgeleri Sergisi Açılışı'nda, Değerli İbrahim Bodur, Değerli Zeynep Bodur, Değerli Ömer Dinçkök, Değerli Hüsâmettin Kavi de yer almışlardı, beni de kutlamışlardı, Sergi Açılışı ile İstanbul Sanayi Odası Meclis Toplantıları'nı aynı günlere getirmiştik, kalabalık bir Meclis Üyesi topluluğu da Sergi'yi ziyâret etmişlerdi.
daha sonra, 2000 Yılı'nda, yine Odakule'deki İstanbul Sanayi Odası'nda, İstanbul Sanayi Odası Yayınları'nı, Dergileri'ni sergiledim, bu yayınlar ile ilgili bir kütüphane mesâisi yapmıştım, Türkiye'nin Sosyal, Siyasî Tarihi'nin ilginç belgeleri vardı, İstanbul Sanayi Odası Yayınları arasında.
Türkiye, Sanayi Devrimi'ne geç kalmış bir ülkedir, Osmanlı Sanayileşmesi Tarihi'ni mutlaka incelemek gerekir, daha sonra, Atatürk'ün yaptığı devrimler ile, Sanayi Devrimi, Türkiye'de gerçekleşmiş idi. 1923'deki 1. İzmir İktisât Kongresi, Atatürk'ün Sanayileşme Politikaları'nı iyi anlatan belgeler ürettiği gibi, Sanayi ile Tarım, Ticâret ile Hukuk gibi iktisâdî alanların birbiri ile ilişkilerinin de Türkiye Cumhuriyeti açısından değerli anlatımlarını biraraya getirmiş idi.
İstanbul Sanayi Odası Tarihi ile ilgili tarih kitapları yazmayı da tasarlamıştım, hatta, Değerli Şahap Kocatopçu da, Değerli Şaban Çavuşoğlu da, İstanbul Sanayi Odası Tarihi'nin kitaplaşmasının mutlaka gerektiğini bana duyurmuşlardı. yazık ki, hâlâ böyle bir tarih kitabı yayınlanmadı!
İstanbul Sanayi Odası Tarihi ile ilgili, daha önceki mesâim, daha çok, İşçi Tarihi, Sendikalar Tarihi, İstanbul'un Sanayi Bölgeleri Tarihi gibi alanlarda idi, bu alanda, sözlü tarih tasarıları da gerçekleştirmiştim, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı'nda, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nda.
SİNAN ÖNER

среда, 14 апреля 2010 г.

Paul Dumont, Andrew Mango, Bernard Lewis

Atatürk'ün biyografilerini okumak, bir Tarihçi'nin olduğu gibi, herhangi bir öğrenci'nin de ilk ödevlerinden biridir. bu alanda, ilkokul yıllarımdan beri iyi bir okuyucu idim.
Atatürk'ün yazdığı "Nutuk", üç cilt olarak yayınlanmıştı.
Atatürk'ü yazan Türk biyografi yazarları az değildir, ama, Atatürk'ü yazmış başka ülkelerden biyografi yazarlarını da anmak, incelemek, okumak bir ödevdir.
Lord Kinross, Atatürk'ü yazmış biyografi yazarları arasında ilk önce gelenlerden biri, büyük bir Tarihçi'dir.
Lord Kinross'un "Atatürk" kitabını ilkokul yıllarımda okumuştum.
daha sonra, Fransız Tarihçi Profesör Paul Dumont'un, İngiliz Tarihçi Doktor Andrew Mango'nun, Amerikalı Tarihçi Profesör Bernard Lewis'in Atatürk ile ilgili yazdıklarını anmalıyız!
Doktor Andrew Mango, "Atatürk" kitabı ile Türkiye'de sevilen bir Tarihçi olmayı başardı.
Profesör Paul Dumont da, Osmanlı Tarihçiliği ile olduğu gibi, Atatürk Devrimleri ile ilgili yazdıkları ile de saygın bir Fransız Tarihçi'dir.
Profesör Bernard Lewis, "Modern Türkiye'nin Doğuşu" kitabı ile, Atatürk Cumhuriyeti'ni ayrıntıları ile anlatan bir Tarihçi'dir.
Atatürk, Osmanlı Ordusu'ndayken de, Millî Kurtuluş Savaşı sırasında da, Batılı devletlerle savaşmış bir Türk Komutan idi. böyle olmasına rağmen, Atatürk, Batılılaşma yolunda, modernleşme yolunda, "çağdaş uygarlık seviyesi"ni aşma yolunda devrimler yapmış bir Lider'di. Atatürk, Batılı devletler ile savaşmasına rağmen, Batılı ülkelerde çok sevilmiş, saygı görmüş bir Lider'di. hâlâ, Anıtkabir'deki Atatürk Müzesi'ne, Atatürk Mozolesi'ne, Batılı ülkelerden, öteki ülkelerden yurttaşlar geliyorlar, Atatürk'ün eserlerini görmek istiyorlar.
Atatürk, Osmanlı Devleti ile de savaşmış bir Komutan'dı, Osmanlılar'ın Atatürk hakkında idâm fermanı yayınlamalarına rağmen, Türk Milleti, Atatürk'ün Liderliğini seçmiş, Atatürk'ü, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı seçmiş idi.
Atatürk, yaptığı eğitim devrimleri ile, Batılı akademisyenlerin, yöneticilerin sempâtisini kazanmış bir Lider'di.
Lord Kinross da, Profesör Paul Dumont da, Doktor Andrew Mango da, Profesör Bernard Lewis de, Atatürk'ün yetiştiği koşulları, siyasî atmosferi, kültürel koşulları tanımlamayı, yazmayı sevmişlerdir, yazdıkları biyografilerin bir bölümünde, mutlaka Atatürk'ün Balkanlar'da yaşadıklarını anlatmışlardır, Arap topraklarında yaşadıkları da, Tarihçiler'in Atatürk'ü anlatırken mutlaka andıkları bir tarih kesiti idi.
biyografi yazarları, Atatürk'ün büyük devlet adamı niteliklerini vurgulamaktan hoşlanırlar.
zaten, Sovyet Mareşali Frunze de, Sovyet Elçisi Aralov da, Amerikalı Elçi Charles Sherill de, Mısırlı Yazar Kadriye Hüseyin de, Atatürk'ün, daha savaşlar sürerken Anadolu'da konuğu olmuş farklı ülkelerden yöneticiler, yazarlar da, yazdıklarında, Tarihçiler gibi, Atatürk'ün büyük devlet adamı niteliklerini, askerî, siyasî yeteneklerini, kültürel, ahlâkî özelliklerini anlatmaktan, yazmaktan hoşlanmışlardır, böyle bir hassâsiyeti seçmişlerdir.
Profesör Paul Dumont'un, Doktor Andrew Mango'nun, Profesör Bernard Lewis'in, Atatürk'ü anlatan kitaplarını mutlaka okumak gerekir.
SİNAN ÖNER

воскресенье, 11 апреля 2010 г.

Profesör Şevket Pamuk'un İktisât Tarihçiliği

İktisât Tarihi alanında okuduklarımı hatırlarken, katıldığım konferansları, sempozyumları, dersleri de anmalıyım. daha ortaokul yıllarımda başlamıştım İktisât Tarihi alanındaki okumalarıma!
Profesör Sadun Aren'i, Profesör Korkut Boratav'ı, Profesör Zafer Toprak'ı, Profesör Besim Üstünel'i, ortaokul yıllarımda okuyordum. sonra, lise yıllarımda, İktisât Tarihi okumalarımı dünya iktisâtçılarının eserleri ile sürdürmüştüm. artık, Karl Marx'ın Kapital'ini, Friedrich Engels'in Anti-Duhring'ini, Vladimir Lenin'in Emperyalizm'ini, Fernand Braudel'in Maddî Medeniyet ve Kapitalizm'ini, Antonio Gramsci'nin Hapishane Defterleri'ni, Rosa Luxembourg'un Sermaye Birikimi'ni, Eric Hobsbawm'ın Devrim Çağı'nı okuyordum.
lise yıllarımda, sanırım daha çok Marxist İktisât'ı inceledim, bunda, Türkiye'deki, dünya'daki siyasî koşulların, siyasî, sosyal sorunların getirdiği konular etkili idi, Sovyet Ekonomisi ile ilgili kitaplar, makaleler okuyordum, Dünya Ekonomisi kavramlarını inceliyordum. "bunalım" kavramlarını lise yıllarımda incelemiştim, Marxizm Öncesi İktisât Okulları'nı daha çok üniversite yıllarımda inceledim.
bu sırada keşfettiğim bir İktisât Profesörü de, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Şevket Pamuk idi!
Profesör Şevket Pamuk'un yazdığı İktisât Tarihi kitapları, "ilâç gibi" kitaplardı.
neden?
Osmanlı İktisât Tarihi ile ilgili yazdıkları, Profesör Şevket Pamuk'un ustalığını kanıtlayıcı idi.
Dünya Ekonomisi ile ilgili saptamalarını yazdığı makaleler de.
Profesör Şevket Pamuk, daha sonra, "Para'nın Tarihi"ni yazdı, Osmanlı Tarihi'nde Para'nın Tarihi.
"Para'nın Tarihi"ni hâlâ tam anlamı ile okuyamadım.
Profesör Şevket Pamuk'un konferanslarını da izledim.
Profesör Şevket Pamuk, ekonomi ile siyaset arasındaki ilişkileri, dünya ölçeğinde inceleyen bir Tarihçi'dir. bir ülke ekonomisi ya da bir bölge ekonomisi söz konusu olunca, ülke ya da bölge ekonomisi'nin dünya ekonomisi ile ilişkileri söz konusu olur. Mısırlı Marxist İktisât Tarihçisi Samir Amin'in "eşitsiz gelişme" kavramını, Profesör Şevket Pamuk da "kullanır". hatta, Profesör Şevket Pamuk, Vladimir Lenin'in "emperyalizm" kavramlarının İktisâtçı açısından değerini saptayıp, "emperyalizm öncesi ekonomiler" ile, Osmanlı Ekonomisi gibi bölge ekonomilerinin "alışveriş"ini inceler.
Profesör Şevket Pamuk, Birinci Dünya Savaşı'nın ekonomik nedenlerini de yazmıştı.
savaş ekonomileri, ya da kapitalizm ile savaş, emperyalizm ile savaş, veyâ kapitalizm öncesi ekonomiler ile savaş arasındaki bağlantıları inceler, Profesör Şevket Pamuk.
üniversite yıllarımda, dünya'da çeşitli savaşlar olmaktaydı. Irak Savaşı gibi, Afrika'daki savaşlar gibi, Balkanlar'daki savaşlar gibi, bu nedenle, bu savaşların da -geçmişteki savaşların nedenlerini sorduğum gibi!- ekonomik nedenlerini veyâ sonuçlarını merak etmekteydim, sormaktaydım.
Profesör Şevket Pamuk'un İktisât Tarihçiliği alanındaki eserlerini, öteki büyük Tarihçilerimiz'in eserleri ile incelemek, daha da yararlı olur, ben de böyle bir incelemeyi denemiştim!
Profesör Ömer Lütfî Barkan'ın, Profesör Halil İnalcık'ın, Profesör Sadun Aren'in, Profesör Korkut Boratav'ın, Profesör Zafer Toprak'ın, Profesör Edhem Eldem'in, Profesör Besim Üstünel'in, Osmanlı ya da Türkiye İktisât Tarihi alanındaki kitapları ile, Profesör Şevket Pamuk'un kitaplarını aynı anda okumak çok yararlı olur.
Profesör Şevket Pamuk, Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcılığı da yapmış idi, bu sürede Boğaziçi Üniversitesi'ndeki faâliyetleri nedeniyle de, Profesör Şevket Pamuk'u kutlamak gerekir.
SİNAN ÖNER

среда, 7 апреля 2010 г.

Sol Yayınları'ndan Tarih Okumak

Sol Yayınları Sahibi, Yazar, Şâir, Çevirmen, Veteriner, Öykücü Muzaffer İlhan Erdost ile 1985'ten beri biraraya geliriz! "Bilim ile Yazın Arasında"yı yayınladığı yıllardan beri. daha çok ben giderim, İlhan İlhan Kitabevi'ne, ama, Muzaffer İlhan Erdost da az gelmedi, Adana'ya, İzmir'e, İstanbul'a. toplantılarda, konferanslarda, şölenlerde, cenâze törenlerinde, Muzaffer İlhan Erdost ile biraraya gelmiştik.
geçenlerde, Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu'nun konuğu idim, geçerken İlhan İlhan Kitabevi'ne de uğradım, kitapları inceledim, yeni kitaplar yayınlanmıştı Sol Yayınları'nda, Onur Yayınları'nda.
Sol Yayınları'ndan tarih okumak, bana büyük bir iş olduğu gibi, sevinç kaynağı da olmuştur.
Karl Marx'ın, Friedrich Engels'in, Vladimir Lenin'in, Joseph Stalin'in, Mao Zedungh'un kitaplarını, Sol Yayınları çevirileri ile okumak, lise yıllarımda, üniversite yıllarımda vazgeçmediğim bir mesâim olmuştur.
Karl Marx'ın Kapital'ini, lise yıllarımda Sol Yayınları'ndan almıştım, üç büyük cilt! sonra, dördüncü cilt de yayınlanmıştı. Kapital'i, farklı dönemlerde okudum, inceledim, elbette, ikinci cildin bir bölümü ile üçüncü cilt, biraz daha ayrıntılı incelemelerimi hâlâ gerekli kılıyor. ama, birinci cildi çeşitli defâlar okudum.
Karl Marx'ın Felsefe İncelemeleri'ni, Alman İdeolojisi'ni, 1844 Elyazmaları'nı, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'nı, Fransa'da İç Savaş'ını, Louis Bonaparte'ın 18 Brumaire'ini, Amerika'da yayınladığı Makalelerini, Asya Tarihi ile ilgili Makalelerini, 1. İşçi Enternasyonali ile ilgili yazdıklarını, Paris Komünü ile ilgili Makalelerini, öteki yazdıklarını Sol Yayınları çevirileri ile okumuştum!
Karl Marx'ın Grundrisse'sini hâlâ okuyamadım ki, Grundrisse'yi okumadan ölmeye niyetim yok!
Friedrich Engels'in Ludwig Feuerbach'ını, İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu'nu, Alman İdeolojisi'ni, Anti-Duhring'ini, Almanya'da Köylüler Savaşı'nı, Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm'ini, Kapital'e yazdığı notlarını, Maymun'dan İnsan'a Geçişte Emeğin Rolü ile öteki bilim notlarını Sol Yayınları çevirileri ile okumuştum.
Vladimir Lenin'in Rusya'da Kapitalizm'in Gelişmesi'ni, Halkın Dostları Kimlerdir, Sosyal Demokratlara Karşı Nasıl Savaşırlar? kitabını, Demokratik Devrimde İki Taktik'ini, Ne Yapmalı?'sını, Bir Adım İleri, İki Adım Geri'sini, Emperyalizm'ini, Sosyalizm ve Savaş'ını, Sol Komünizm bir Çocukluk Hastalığı'nı, Materyalizm ve Empriokritisizm'ini, Devlet ve Devrim'ini, öteki notlarını Sol Yayınları çevirileri ile okumuştum.
Joseph Stalin'in Leninizm'in İlkeleri'ni, Leninizm'in Sorunları'nı, Sol Yayınları çevirileri ile okumuştum.
Mao Zedungh'un Teori ve Pratik'ini de Sol Yayınları çevirileri ile okudum.
Nikitin'in Ekonomi Politik'ini, Huberman'ın Sosyalizmin Alfabesi'ni, öteki Sol Yayınları kitaplarını okudum, inceledim.
neden okudum?
Tarihçi'ydim çünkü, Tarihçi'yim!
ama, bir nedeni de, Türkiye'yi, bugünkü dünya'yı anlama yolunda adım atmak idi.
Atatürk'ün Nutuk'unu daha ilkokulda okumuştum, yüzlerce sayfa!
Sol Yayınları'nın Sahibi Muzaffer İlhan Erdost'un yazıp yayınladığı kitapları da okudum, bunda hiç üşenmedim, tembellik yapmadım ya da bir sorun yaşamadım.
elbette, İlhan Erdost'a ağladım ilkgençliğimde, Ecevit gibi, Demirel gibi, İlhan Selçuk gibi, ben de ağladım.
ama, Muzaffer İlhan Erdost'un yaşayışındaki saflığı, dürüstlüğü, çalışkanlığı, sağduyulu cesâreti, şiirsel kendiliğindenciliği fark ettikçe, okuyup anladıkça, 1980'da yaşanmış felâketi bir ölçüde savdım, savuşturdum.
Sol Yayınları'ndan tarih okumak, 1965'ten 2010'a, akademisyenlerimizin, Tarihçiler'imizin, iktisâtçılarımızın çok anlamlı, çok değerli, iyi bir seçimidir.
SİNAN ÖNER

понедельник, 5 апреля 2010 г.

Fernand Braudel'i Okumak

Fransız Tarihçi Fernand Braudel'i lise yıllarımda işitmiştim, kitabevlerinde, kütüphanelerde rastladım, Büyük Fransız Tarihçi Fernand Braudel'in kitaplarına!
sonra da, Fernand Braudel okumak, vazgeçemediğim bir alışkanlık oldu.
Tarihçi Mehmet Ali Kılıçbay'ın Fernand Braudel çevirileri fenâ değildi, Galatasaraylı Mehmet Ali Kılıçbay, Fernand Braudel'e duyduğu saygı ile çevirmiş idi kitaplarını.
Fernand Braudel'in kitaplarının İngilizce baskılarını, Fransızca baskılarını, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde okuduğum yıllarda bulmuştum.
Fernand Braudel, Birinci Dünya Savaşı sonlarında Tarihçilik eğitimi almaya başlamıştı, daha sonra da, bir yerde yazdığı gibi "otuz yıl", Akdeniz'in farklı kentlerinde, arşivlerde, kütüphanelerde, üniversitelerde tarihçilik mesâisi yapmıştı.
bu dönemin getirdiği bir eser'dir, "2. Felipe Dönemi'nde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası".
Fernand Braudel, bir çok açıdan, Karl Marx'tan sonra yetişmiş en iyi İktisât Tarihçisi idi.
zaten, Fernand Braudel de, ancak Karl Marx'ın Tarihçiliği ile karşılaştırılacak bir Tarihçilik yaptığını yazar.
"Tarih Üstüne", Fernand Braudel'in tarihçilik ile ilgili denemelerinin biraraya getirildiği kitap idi.
"Maddî Uygarlık ve Kapitalizm", üç ciltlik bir İktisât Tarihi eseridir.
"Uygarlıkların Grameri", Fransa'da okullarda ders kitabı olarak okutulmuş bir kitap idi.
Fernand Braudel'in öteki yazdıkları da Türkçe'ye çevrilmelidir.
Fernand Braudel, Fransız "Annales" Tarih Dergisi'ni yıllarca yönetmiş, makaleleri "Annales"de yayınlanmıştı.
20. Yüzyıl'ın büyük Tarihçileri arasında ilk başta, Fransız Tarihçi Fernand Braudel vardır.
SİNAN ÖNER

воскресенье, 4 апреля 2010 г.

Modern Türk Şiiri Tarihi Okumak

Tarihçilik mesâimin bir bölümü de, Türk Şiiri Tarihi incelemeleri ile geçmiş idi.
Osmanlı Devleti'nin yıkılış dönemlerindeki Şâirleri, şiirleri incelemiştim.
Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'ni ilânı ile yaptığı devrimler, Türk Dil Kurumu'nu kurması, bu yönde, Harf Devrimi'nin yapılması, Latin Alfabesi'ne geçilmesi, Türk Şiiri'nde büyük bir devrim yaratmıştı, Türk Şiiri, bu sürede modern şiir akımları ile iletişim, etkileşim, esinlenmeler yaşadı.
Nâzım Hikmet Ran'ın tüm şiirlerini okumuştum!
Nâzım Hikmet Ran, 1902 ile 1963 yılları arasında yaşamış büyük bir Türk Şâiri idi.
Orhan Veli Kanık'ı, Melih Cevdet Anday'ı, Oktay Rıfat'ı, Necip Fazıl Kısakürek'i, Hasan İzzettin Dinamo'yu, Rıfat Ilgaz'ı, Fethi Giray'ı, öteki Şâirlerimizi, şiirlerini inceledim.
Türkçe'de yayınlanmış Türk Şiiri Antolojileri'ni inceledim, okudum.
Türk Şiiri'nin saygın Şâirleri'nin eserlerini yayınlamış yayınevlerini inceledim, uzun bir süre de, İstanbul'da, Cağaloğlu'nda, Beyazıt'ta, şiir yayınlayan yayınevlerinin olduğu merkezlerde yaşadım, lise, üniversite yıllarımda. Şâirlerimizin müdâvim olduğu semtleri, sokakları, caddeleri inceledim.
Cemâl Süreyâ, Ece Ayhan, Kemal Özer, Afşar Timuçin, Can Yücel, Arif Damar, Kerim Korcan, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Attilâ İlhan, Muzaffer İlhan Erdost, Vecihi Timuroğlu, Özdemir İnce, Onat Kutlar, Ülkü Tamer, Cevat Çapan, Hilmi Yavuz, Aziz Nesin, Yavuzer Çetinkaya, Ataol Behramoğlu, Nihat Behram, İsmet Özel, Özkan Mert, Talip Apaydın gibi Şâirlerimiz ile, toplantılarda, konferanslarda, sempozyumlarda, derslerde biraraya geldim.
şiir çevirmenlerimiz ile de sohbetlerimiz olmuştur.
zaten Şâirlerimizin çoğu, aynı zamanda çevirmenlik de yapmışlardır.
Fransızca, İngilizce, Rusça, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Japonca, Arapça gibi dillerde çevirmenlik yapmış çok Şâirlerimiz vardır.
Nâzım Hikmet Ran, Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Hasan İzzettin Dinamo gibi, ilk büyük modern Şâirlerimiz de usta çevirmenlerdi.
Türk Şiiri, Nâzım Hikmet Ran'a göre, çeşitli kaynaklardan beslenir!
halk şiiri, divân şiiri, dünya şâirleri, Türk Şiiri'nin esinlendiği, beslendiği, yararlandığı kaynaklardır.
Şâirlerimizin bireysel yetenekleri, hassasiyetleri, şiirsel çalışkanlıkları, özellikleri, Türk Şiiri'ne büyük katkılar getirdi, zengin bir Türk Şiiri vardır bugün.
SİNAN ÖNER

Türkiye'den Sovyet Tarihi

Türkiye'den Sovyet Tarihi nasıl okunur, nasıl yazılır? 
Sovyetler Birliği, 1917'de ilân edildi, Türkiye Cumhuriyeti de, 1923'de, "müttefik" devletler olarak birbirlerini desteklediler.
Atatürk ile Lenin'in yazışmaları yayınlanmıştı, Tarihçi Rasih Nuri İleri de, bu konuda Türkçe'de yayınlar yaptı.
Türkiye, Atatürk'ün vefâtı ile Batılı devletlere daha çok bağlandı, ama, 2. Dünya Savaşı'na, İsmet İnönü'nün liderliği ile katılmadı, bu sürede, "çok partili demokratik rejim"e hazırlandı. Türkiye'de, 1946'da, "çok partili demokratik rejim"e geçildi.
Sovyetler Birliği, Türkiye'yi bu sürede de desteklemiş idi.
ama, bir süre sonra, NATO Askerî Paktı ilân edildi, Türkiye'de NATO'ya üyelik başvurusu yaptı.
Sovyetler Birliği de, öteki sosyalist devletler ile Varşova Paktı'nı ilân etti.
bu açıdan, Türkiye'den Sovyet Tarihi okumak, yazmak güç!
çünkü, siyasî koşullanma olduğu gibi, geçmişte, siyasî baskılar, akademik sınırlamalar, basın sansürleri, "soğuk savaş" koşullanmaları vardı.
ben, Sovyet Tarihi okumaya çocuk yaşımda başlamıştım, hatta, önce, Çarlık Rusyası'nı incelemiştim. ama, Rusça öğrenmem mümkün olmadığı gibi, Sovyet Tarihi ile ilgili yazmak da amaçladığım ölçüde mümkün olmadı.
Sovyetler Birliği'nin, 1985'de, Başkan Mikhail Gorbachev'in Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreterliği'ne seçilmesi ile girdiği yeni dönemde, Sovyet Tarihi okumak, Türkiye'deki okurlar açısından da mümkün olmuştur, Glasnost Politikası, Perestroika, öteki yenileyici adımlar, Türkiye'de "komünist parti yasağı"nın kaldırılması, Sovyet Tarihi'nin okunması açısından, bir özgürlükler atmosferi getirdi.
bu sürede, Sovyet yazarları incelemiştim, Başkan Mikhail Gorbachev'in yazdıklarının Türkçe'lerini okudum, Boris Yeltsin'i, Yuri Krasin'i, Yevgeni Primakov'u, Dimitri Ligachev'i, Yevgeni Yevtushenko'yu, Boris Kagarlitsky gibi yeni yazarları okudum.
1990'da, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde okumaya başlayınca, İngilizce kaynakları da inceledim, Sovyet Tarihi ile ilgili tarihçilerin yazdıklarını okudum, Isaac Deutscher, Edward Hallett Carr, Eric Hobsbawm, Joseph Stalin gibi, Sovyet Tarihi ile ilgili yazmış yazarların yazdıklarını inceledim.
Komintern Tarihi ile ilgili tarihçilerin yazdıklarını inceledim.
Tarih Vakfı'nda, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı'nda, Sovyet Tarihi ile ilgili okudum, notlar aldım.
TKP'nin son Genel Sekreteri, TBKP Genel Sekreteri, TÜSTAV Başkanı Nabi Yağcı ile de, Sovyet Tarihi ile ilgili sohbetlerimiz oldu, hatta bu sürede, Başkan Mikhail Gorbachev, Boğaziçi Üniversitesi'nde bir konferans verdi, izledim.
Türkiye'den Sovyet Tarihi okumak için, elbette, iyi bir Rusça bilgisi şart! Türkçe, İngilizce, Fransızca kaynaklar yararlıdır, ama, yetmediğini kabûl edelim, Rusça şart.
üstelik, Sovyet Tarihi yazmayı amaçlayan bir Tarihçi'nin Moskova'da, Saint Petersbourg'da, öteki Sovyet kentlerinde bir süre kalması, arşivleri, kütüphaneleri, müzeleri incelemesi de gerekir.
ben, bu anlamda, mütevâzi adımlar atmıştım.
Rusça dersleri aldım, ama, Rusça öğrendikçe, Rusça'nın büyük bir dil olduğunu iyice anladım, Rusça'da yayınlanmış milyonlarca kitap vardı! Rusça tarih belgelerinin de milyonlarca olduğunu öğrendim, Sovyet Tarihi, kısa sürmüş gibi görünse de, ürettiği belgeler milyonlarcadır.
TÜSTAV'daki Komintern Tarihi Türkiye Bölümü Belgeleri bile, ki belgelerin çoğu Rusça'dır, kırk bin sayfa'dır.
bu belgeleri incelemeden, Türkiye'den Sovyet Tarihi okumak, yazmak da mümkün değildir.
Sovyetler Birliği'nden Türkiye Tarihi okuyan, yazan Tarihçiler az değildi, iktisât tarihi, kültür tarihi, sosyal tarih, siyasî tarih alanlarında, Sovyet Tarihçiler, Türkiye Tarihi yazmaya meraklılardı.
ama, Türkiye'den Sovyet Tarihi yazanlar çok azdır. hatta, bu konuda, deneme, makale yazanlar bile azdır ki, bu az sayıdaki Sovyet Tarihi yazarı arasında, ben de vardım!
ne var ki, kitap da yazmak gerekir. Sovyet Liderlerin biyografilerini kitaplaştırmak gerekir. Sovyet Devletleri ile ilgili monografik kitaplar yazmak gerekir. Türkiye'nin komşu olduğu Sovyet Devletleri ile ilgili kitaplar yazmak gerekir. Başkan Mikhail Gorbachev'in Perestroika yıllarını yazmak gerekir, Sovyetler Birliği'nin neden Bağımsız Devletler Topluluğu'na dönüştürüldüğünü de yazmak gerekir.
SİNAN ÖNER



вторник, 23 марта 2010 г.

Profesör Andrew Jameson'un Afrika Tarihi Dersleri

Profesör Andrew Jameson'un Afrika Tarihi Dersleri'ni, 1999'da, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde almıştım. Afrika Tarihi Dersleri, Bizans Dönemi Kuzey Afrika Tarihi uzmanı Profesör Andrew Jameson'un Afrika Tarihi'nin "kolonicilik" dönemlerinden bugüne anlatımlarından meydana gelmekteydi.
Profesör Andrew Jameson, Afrika Kabileleri'ni, "koloniciler"i, Afrika ülkelerinde millî kurtuluş savaşı yapmış halkları, Afrika'nın kapitalistleşme tarihi'ni, Afrika'da sosyalist rejimleri anlatmıştı.
Profesör Andrew Jameson, Harvard Üniversitesi'nden emekli bir Tarihçi idi, Profesör Samuel Huntington ile aynı okul'da öğretim üyeliği yapmıştı, ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger de eski dostlarından biriydi.
Profesör Andrew Jameson, Afrika ülkelerinde yıllarca kalmış bir Tarihçi idi.
ben de, ilkokul yıllarımda Afrika Tarihi'ni anlatan kitaplar okumaya başlamıştım, Afrika ile ilgili filmler izledim, Afrika Siyaseti'nin ayrıntılarını okumak, öğrenmek istedim.
Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde okurken, Afrika Tarihi ile ilgili kitaplar inceledim, bu kitaplardan biri de, Birleşmiş Milletler UNESCO Yayınları'nın yayınladığı Afrika Tarihi kitabı idi ki, ciltlerce yayınlanmış bir kitap idi.
Profesör Türkkaya Ataöv'ün, Hıfzı Topuz'un, Profesör Baskın Oran'ın, Profesör Samir Amin'in, Profesör Martin Bernal'in Afrika ile ilgili yazdıklarını da okumuştum, incelemiştim.
Mısır, Libya, Cezayir, Tunus, Mali, Nijerya, Sudan, Etiyopya, Angola, Mozambik, Güney Afrika gibi Afrika ülkelerinin tarihlerini, Profesör Andrew Jameson, derslerinde farklı özellikleri ile anlatmıştı, Afrika Tarihi'nin nasıl öğrenileceğini de, Profesör Andrew Jameson'dan dinlemiştim.
yazık ki, Afrika'ya hâlâ gitmedim, gidemedim, ama, Afrika'yı mutlaka gezmek gerekir, Afrika Tarihi'ni öğrenmeden, 20. Yüzyıl Tarihi'ni de anlamak mümkün değildir.
SİNAN ÖNER

Обо мне

Моя фотография
Historian, Poet, Translator, Novelist, Cinema Writer